Benim muhalefetten anladığım…

Konumuz siyaset, ben de bir vatandaşım.

Siyasi olarak sola daha eğilimliyim ve kendimi liberal biri olarak görüyorum. Bilinçli bir vatandaş ve sorumlu bir insanım. Aileme, içinde yaşadığım topluma, ülkeme ve insanlığa karşı sorumluluklarım ve görevlerimin olduğunu kabul ediyor ve elimden geldiği kadar da bunları yerine getirmeye çalışıyorum. Demokrasiye, cumhuriyete ve anayasal düzene inanıyorum. Bu sistem, bence, bireyin refahı, huzuru ve en önemlisi de hak ve özgürlüklerinin teminatı için en iyi seçenek. Oy verdiğim “seçilmişlerin” bu temelde çalışmalarını bekliyor ve kendilerini de yine bu temelde sorgulayıp ve değerlendirmeye çalışıyorum. Kısacası, benim bir birey olarak sorumluluklarım var ve hesap veriyorsam, seçilmişlerin de o şekilde sorumlulukları vardır ve hesap vermek zorundadırlar.

Gelelim bu yazıyı neden yazdığıma.

Bugün Twitter’da bir mesaj yazdım, dedim ki: “Bence muhalefetin yap(a)madıkları bu ülkeye akp’nin yaptıklarından daha fazla zarar verdi… vermeye de devam ediyor.” (link)

Takipçilerimden bir hanımefendi de sordu: “[muhalefetin] yapmadıklarını açarmısınız. Mesela siz neler önerirsiniz?” Bu oldukça yerinde bir soru zira 140 harfe sığdırmaya çalıştığımız düşüncelerimiz aslında çok daha derin ve detaylı, yoksa oraya neden yazalım ki. Bu blog yazısında da amacım, beni bu mesajı yazmaya iten nedenleri açıklayabilmek.

Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda, tutarlı ve güçlü bir muhalefete neden gerek duyduğumuzu açıklamakla zaman kaybetmeyeceğim, bunu zaten hepimiz biliyoruz. Sorun, bizim muhalefetin (yani CHP ve MHP ile birlikte mecliste temsil edilemeyen diğer siyasal partiler) neden üzerine düşen sorumlulukları yerine getiremediği noktasında. Geçen 10 yılda AKP iktidarının icraatlarını kısaca hatırlamak gerekirse:

  1. Yargı sistemi hükümetin eline geçirildi
  2. Cemaat ve tarikatlar devlet içinde çok güçlendiler
  3. Basın bütünüyle baskı altına alındı
  4. Gazeteciler ve yazarlar senelerdir tutuklu
  5. Milletvekilleri hapislerde
  6. Özel Yetkili Mahkemeler 3. yargı paketini yok saydı (!)
  7. Üniversiteler yandaş rektörlerin kontrolüne verildi
  8. 4+4+4 ile Milli Eğitim ilkeleri temelinden sarsıldı
  9. İlk öğretim okullarında türbanın yolu açıldı
  10. Milli bayramların kutlanması konusunda baskı oluşturuldu
  11. Türk Silahlı Kuvvetleri yargı eliyle inanılmaz yaralar aldı
  12. PKK ile Türk devletine yakışmayacak diyaloglar yaşandı
  13. Tutarsız dış politika açılımları ile itibarımız sarsıldı
  14. vs. vs. vs.

Bu konuları incelerken dikkat edilmesi gereken en önemli konu AKP’nin “ileri demokrasi” yalanıdır. Uzun bir süre, tüm dünya, özellikle Avrupa, ve Türk insanın buna inandı, fakat, AKP’nin asıl amacı dini olgulara dayalı bir sistem oluşturmak ve buna giden yolda öncelikle Cumhuriyet’e ait değerleri ve Atatürk ilkelerini ortadan kaldırmak. Bunu aksini düşünmek çok büyük saflık olur. O halde sorulması gereken sorular şunlardır:

  1. Nasıl oluyor da AKP karşı konulamaz bir güçle bu kadar cüretkar ve rahat davranabiliyor?
  2. Bu dengesiz iktidar kullanımına karşı muhalefet yapması gerekenler kimlerdir?
  3. Bu muhalefet (her kimse) neden hiçbir konuda direnç gösterememiştir?
  4. Muhalefete güvenemeyeceksek, AKP’ye karşı ülkenin kaderini kime emanet edeceğiz?

AKP’nin bu kadar rahat top koşturması temelde anayasal sistemi kendi yandaşları ile doldurmuş olmalarına dayanmaktadır. Meclis içindeki iradeyi de “bir şekilde” MHP’yi yanlarına çekerek kontrol altında tutuyorlar. Yani istedikleri her yasayı, kararnameyi, düzenlemeyi meclisten ve komisyonlardan geçirebiliyorlar ve en sıkıştıkları anlarda da hep MHP’nin desteğini alıyorlar. Bunun yanında, çıkan yasalar anayasaya uygun olmasa da, yargı bu konuda hiçbir girişimde bulunmuyor çünkü dediğimiz gibi yargıyı olduğu gibi ele geçirmiş durumdalar. Basın bu durumu yazamadığı için toplum da olan biten konusunda bilinçli değildir.

Peki CHP’nin bu durumda etkin bir muhalefet yapabilmesi mümkün müdür? Hayır, çünkü meclis içindeki AKP-MHP işbirliğine yenik düşmüştür ve yargı bağımsız değildir. Bu ne demektir, yani CHP yasalara istediği kadar karşı olsun, istediği kadar soru önergesi versin, istediği kadar suç duyurusunda bulunsun fark etmez, siyasi arenada etkisiz eleman olarak kalmıştır. Sesini basın aracılığı ile de duyuramamaktadır.

Bu demokrasi mi? Kabul mü edeceğiz? Etmeyeceğiz. Peki, mecliste 135 koltuğa sahip bir siyasi parti ana muhalefet rolünü üstlenmişken, “ben” mi sokaklara çıkıp mücadele edeceğim? Belki. Sonuç olarak da bu CHP’nin  basiretsiz olduğunu göstermez mi? Bence gösterir.

Uzun bir analizden sonra CHP’nin yap(a)madıklarını yazıp bitirelim. MHP’yi de buna dahil etmek isterdim ama onlar ruhunu AKP’ye satmış, ben ne yapabilirim? İşte liste:

  1. Yargıya yapılan müdahelelere ne pahasına olursa olsun karşı durmalı, izin vermemeliydi. Sine-i millet opsiyonunu bile kullanabilirdi bunu sağlamak için.
  2. Birinci maddedeki yaklaşımı yukarıda sıraladığım bütün AKP icraatları için tekrarlamak mümkün.
  3. Belli ki bunu yapamıyor. O zaman parti organizasyonu, alt yapısı, gençlik kuruluşları, PR etkinliği, toplumsal iletişim becerisi ve bu gibi konuların hepsini sorgulamak gerekir. Mahallenin bakkalından bahsetmiyoruz, Türkiye’nin en eski partisi bu.
  4. Toplumla bütünleşememiş, halkın yanında yer alamamıştır.
  5. Sosyal medya etkinliğinde de koca bir SIFIR veriyorum CHP’ye.
  6. Gayri nizami siyaset kavramını kullanamamıştır, yaratıcı ve alternatif siyaset alanlarına yönelememiştir.

Bunlar benim aklıma gelenler. Artık top CHP’de değildir, halkın elindedir. Bu mücadelede doğal olarak taraflar eşit kuvvette değildir çünkü AKP hükümeti giderek daha baskıcı bir tutumla halkı sindirmek amacındadır. Diğer yandan CHP’nin gündeme getirdiği yolsuzluk dosyalarından bazıları oldukça ciddidir. Son tahlilde görünen şudur ki, AKP’nin kararlığı halkın direnci ve CHP’nin yaratıcılığı ile karşı karşıya kalmıştır…

Leave a comment

Filed under Ben, Politika

Leave a reply / Yorum yazın